Tuesday, November 10, 2015

Bu aralar yine yalnızım sanırım

Bir önceki yazımın sonunda en sevdiğim filmi anlatacağımı söylemiştim. Kısaca keseyim Yüzüklerin Efendisi (LOTR) serisi.

Bütün gün arkadaşlarla takılmanın ardından eve akşam yemeği saatinden çook çok sonra geldim. Haliyle ne yaptın bugün? faslından sonra odama çekildim. Odada bulduğum o kıymetli yarım saatlik sessizlikte düşüncelere daldım hemen..


Kaç yaşına geldik, eşek kadar olduk daha hâlâ o kadar bekleyen planlarımı gerçekleştiremedim. Neydi bunlar? dersek eğer, yurt dışı seyahatleri, on litre bira içme, bungee jumping, bir haftalık dağ veya orman kampı, hangover falan filan. Sanırım bunları yazdığım sıraya uyarak gerçekleştiririm eheheh. Dağ bayır yaşamını ne kadar seviyorsam böcekleri ve örümcekleri on misli sevmiyorum sanırım. Kaşıntı geldi galiba hahahsds...

Sonra neleri düşündüm dersek, şu hayatta adam akıllı bir kız arkadaşımız olmadı. Size bakarken gözlerinin içi gülen birisinin olmaması ne kadar acı. Leyla ile Mecnun'u Behzat Ç. bölümü harici hiç izlememiş biri olsam da "O gemi bir gün gelecek" diyorum kendime. Onu, camın önünde, yağmurun cama vuruşunu izlerken hayal edin mesela. Sıcak bir kahveyi yudumlarken iki cam arasındaki duvara yaslanıp onu seyredin. Size dönüp içten gülümsemesini gördüğünüz anda çok şanslı olduğunuzu bilin...

En son ise yarınki vizeyi düşündüm :) Benim anlamadığım şey biz neden İktisat diye bir ders alıyoruz. Alanımızla alakasını çözemediğim abuk subuk bir sürü ders alıyoruz. Evet, akademik bir fakülte orasını az çok anlıyoruz da benim gibi akademik düşünmeyenler için çok gereksiz kalıyor. Bu yüzden ne okula geliyorum, ne de derslere. Reklam Atölyesi yarımca alımları yapıyormuş. Başvurumu yaptım bekliyorum bakalım. Belki bana okulu sevdirir bu çay ocağı eheheh :)

Saturday, November 7, 2015

Friends Bana Ne İfade Etmektedir?


Bugün sizlere bu altı şapşalı tanıtacağım. Kendileri benim neşe kaynağımdır :)




Bu sahneye ne kadar çok güldüğümü anlatamam. Böyle yetenekli oyuncuları böyle bir dizide izleme şansı bulduğum için kendimi şanslı bulabilirim. İyi ki başlamışım ben bu diziye.













Chandler Bing, bu diziyi sırtlayan oyuncudur. En neşeli, en zeki ve en sağlam adamdır kendisi. En iyi arkadaşının sevgilisine aşık olsa da yüreği tertemizdir :) Bir şirkette çalışmaktadır.














Joey Tribbiani. Kendisi en şapşal ve en sevimli oyuncudur. Her konuyu farklı anlar ve farklı bir cevap verir. Beklenilenin tersine kadınları bir eşya gibi kullanmayı sever :) Yufka yürekli olduğu da doğrudur tabi. Aktördür, küçük rollerde kendini göstermektedir.















Ross Geller. Monica'nın abisi ve dizinin en muşmula oyuncusudur. Fakat tatlı muşmula, öyle ki kendisi aşkına o kadar sadık ki liseden beri aşık olduğu Rachel'la bir türlü kavuşamaz. Ayrıca kendisi Paleontoloji profesörüdür ve kendini zeki sanmaktadır :)


















Rachel Green. Monica'nın liseden arkadaşı. Diziye düğününden kaçmış bir cadı olarak başlasa da sonradan gönülleri fethetmiştir. Her gördüğü yakışıklı erkeğe aşık olur. Biraz saftır ve kendini kullandırır. Diziye garson olarak başlar sonradan çeşitli işlerde çalışır.















Monica Geller. Ross'un kız kardeşi ve Phoebe daha sonradan Rachel'ın ev arkadaşı :) Mükemmelliyetçidir ve bir iddiayı, yarışı kaybetmeye katlanamaz. Evlenmeyi en çok dile getiren oyuncudur. Aşçıdır ve bu işte en iyi olmayı istemektedir.
















Phoebe Buffay. Dizinin en patavatsızıdır. Sır tutamaz ve hemen yumurtlar. Her şeye saçma sapan cevaplar verir. Cinliği tuttuğu zaman ise tam bir şeytan olmaktadır. Central Perk'te ara sıra gitar çalmaktadır, ayrıca masördür.


Öyle işte, bu altı karakter ve ara sıra ekranlarda gözüken birkaç karakterle Friends benim neşe kaynağımdır. Dostlukları birer ütopya ürünü gibi gözükse de neden olmasın ve neden bulunamasın diyebildiğim harika ötesi başyapıttır. Benim favorim tabi ki Chandler Bing. Soyadı ile ilgili dalga geçildiğinde "ne kötü ismim var benim" diyerek söylenmektedir.

Blog yazılarıma en sevdiklerimle devam edeceğim. Gelecek yazımda en sevdiğim filmi anlatacağım sanırım.

Hayat hikayelerim mi? Onlara daha var canıım :)

Friday, November 6, 2015

ESSAY/DENEME

Hi, this is my first post. I am newbie on blogger, but i will try :)

Dream, dreams, many dreams... I always asked myself " Who am i? What can i expect from future? noth... translate not completed. ERROR. ERROR. ERROR...


Bugün beni deli eden bir oyun topluluğunun editörüyle üç saat İngilizce yazıştıktan sonra içilen Türk kahvesi beni özüme döndürdü. Ne öz ama, pehh... Buralara ilerleyen zamanlarda değineceğim. Bu benim blog kullanmaya, daha doğrusu kendimi, içimi bloga dökmeye başladığım ilk yazı. Öncelikle kendimi tanıtmam lazım sanırım. Kimim ben, hu em ay?


Adım Mehmet, bu aralar 19 yaşındayım. Gelecekte bu sayıyı mumla ve gözlükle arayacağım sanırım. Antalya'da doğdum büyüdüm, denizin, kumsalın ve portakalın tanrısallaştığı Finike'de geçti çocukluğum. 2002 yılında Ankara'ya taşındığımızdan beri aynı semtte yaşıyorum. Berbat bir semt bu arada, tarif etmeye kalksak midemiz kalkar bende yazıyı tamamlamadan kapatırım. Neyse efenim ben biraz, İkizler burcu olmam sebebiyle tabi ehehe, günü gününe uymayan birisiyim. Melbourne havası gibiyim, gün içinde bile aynı şeye farklı saatlerde farklı reaksiyonlar gösterebilirim. Ama siz beni yanlış tanımayın, genelde sakin ve uysal birisiyim :)


Nelerden mi hoşlanırım?

-Gezmeyi severim hele de bu gezileri doğa içerisinde yapıyorsam. Arkadaşlarımla takılmayı severim, aynı mekanda sabit kalmadığımız sürece tabi, ehehe. Boş zamanlarımda dizi izlerim, oyun oynarım, belgesel izlerim, Nba'yi takip etmeye çalışırım falan filan.

Dizi demişken?

-Hemmen anlatayım, Türkiye'de çekilen dizilere bir türlü kanım ısınmadı gitti. Bende haliyle yabancı dizilere merak saldım. İlk izlediğim yabancı dizi Lost'tu. Zamanla keşfettiğim Kyle XY'ı da unutmam. Gelelim şu son üç yıla, GoT, Vikings, Mike&Molly, The Walking Dead, Black Sails, Sherlock Holmes bla bla bla. Bunlar sadece aklıma gelenler, benim için asıl önemli olan şimdi yazacaklarım. Benim şu an üç tane favori dizim var, üçünü de asla sıkılmadan ve zevk alarak baştan sonra tekrar tekrar bitirebilirim. Shameless, bu dizi benim için olmazsa olmazlardan. Hala yayınlanıyor ve kolay kolay bitmesin diyeceğim efsanevi bir dizi, anlatmaya kelimeler yetmez açın izleyin. Kalan iki dizi benim hayatımın renklerini oluşturuyor. HİMYM ve Friends... Friends tee ben doğmadan önce yayınlanmaya başlamış ve on yıl devam etmiş harika ötesi bir dizi. Himym ise Friends'in bittiği zamanlara denk gelen başlangıcı ile Friends hayranlarını aradıkları "o" arkadaşlığı yeniden işleyebilmiştir. Ben Himym'e daha önce başladım. 7. sezonun ortalarında dayanamayarak Friends'e de sardım. Aynı anda iki tanrıya birden tapar gibi yürütsem de Friends'i daha çok sevdim ve sahiplendim. Şiddetle ama şiddetle tavsiye ediyorum. Sitcom'un tanrısı Friends'tir efenim ne Seinfeld'ı ehehe :)

Ne iş mi yapıyorum?

-Okuyorum.

Nerede mi?

-Cumhuriyetin ilk üniversitesinde, cumhuriyetin ilk iletişim fakültesinde okuyorum. Fakültenin bulunduğu kampüs sosyalizmin özünden kopmuş, bir ırkın milliyetçiliğini güden ve kapalı bir görüşün hakim olduğu şirin, küçük ve şehrin göbeeğende bir yer. Fakat, fakat sağladığı özgürlüğü inkar etmek ayıp olur. Yeşilliklerine uzanıp sabaha kadar bira içmek kadar sevdiğim başka bir şeyi yok şu okulun :)

Şimdi ne mi yapıyorum?

- Efenim şimdi kahvemi içip haliyle bunu yazıyorum. Son cümleleri yazdığımı bildiğimden yarınki vizeye göz atacağım. Evet evet bu gece evdeyim, nalet olsun :(

Buralara daha çok uğrayacağım, ilk cümlemde de dediğim gibi acemiyim ama deneyeceğim :)